Kayıtlar

Mayıs, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sirkat Destanı

Tepemde haddini çoktan aşmış tumturaklı bir gök ve hemen altında sehven göz göze geldiğim, sönmekte olan bitap yıldızlar… Gök, haddini her gün tam da bu saatlerde rengini açmak cüretini göstererek aşarken, öldürdüğü binlerce şeyin arasında yalın ayak gezinen kara pelerinli bir cellât. Rengi saatler ilerledikçe açılırken, gezinirken giyindiği pelerinine de bir o kadar kara bulaşıyor. Rengini açtıkça, sabaha karşı kıyısına vuran fikirleri öldürüyor. O kıyıdan izlenilen yakamozu çalıyor cümlelerin içerisinden. Yıldızların yerlerini sorgulayan, ölenler için de yaslar misafir eden gözlerden ferler çalıyor bir bir. Saatler birbiriyle yarışıp bir kazanan belirleme kavgasına düşerken gök, aydınlanmak için geceyi ev belleyenlerin camlarını indiriyor aşağıya. Parçaladığı camların cümlelerinden noktaları çalıyor. Her gün, bir önceki günden daha fazla vurgun yapmış olarak doğuruyor güneşi, sermayesinin üstüne. Gök, binlerce mavi şapkadır diyen şairlerin yüzünü kara çıkartmaya meyledip giyini