Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mağlubiyetin Birinci Çağı

Milyonlarca "var"ın arasında seyrediyorum kendimi. Ben neresindeyim tüm bu varların yükünü sırtlamış, uzayıp giden kaldırımın ? Ben neresindeyim ömrümün ? Hangi çağın büyüyüşüne yer açmak istiyor hüviyetim ? Bankların birinde, gecenin üçündeyim. Önümde kurumuş bir demet çiçek, ruhumda açmaya meyletmiş cümleler var. Benim göz kamaştıran zihin karışıklığım, kelimelere koşar adım sığınışım, bu kurumuş yaprakların arasında... Ben neresinden ezberlemeye başlıyorum bu dünyayı ? O köprü bu yaprakların hangi tonunda ? Tüm mevsimlere direnmiş, tüm yağmurlardan sağlam çıkabilmiş bu dal parçaları büyüttü benim nefeslerimi. Cam kenarlarında hiç durmadan sorgularken, hiç durmadan arındırmak isterken kendimi, bir kırmızı balon uzattı parmak uçlarıma... ben aylarca direnişte olup şimdi önümde kırılacak kadar güçsüz düşen şu demetten öğrendim bir düzenin devirdaim ettiğini. Dalındayken canlıydı, renkliydi. Kokusu, kimliği, bir neşesi vardı. Dalındayken hiç olmadığı kadar uzaktı yeryüzünd

176 İhtilâli

Aylardır bir ses bekliyorum. Kendimden, sizden, birilerinden, bir şeylerden... beni yeniden kaleme sardıracak bir ses, bir inleme, bir cümle. Öyle bir cümle olsun istiyorum ki bu, aynı anda aklımdan yüzlerce cümleyi ayaklandırsın. Aynı anda galeyana gelsin tüm kelimeler. Kaoslar çıksın zihnimde. Odalar kurulsun, soğuk soğuk karanlıklar dizilsin heybeme, zaten olanlardan farksız. Yeni bakışlar, yeni göz devirişler uyansın uykularından. Bana öyle bir cümle verin ki, o cümle ruhumun ülkelerini bağımsızlık savaşlarına tutuştursun. Bir millet peydâ etsin içimde. Bir cümle verin bana. Ellerime kelimeler çizin. Kayıp koridorlarımda yankılanan sesim bastırılsın. Geceyle gündüzü kavuştursun o cümle. Ayakları yere bassın. Elleri çiçek tutsun. Nefes alsın... Bana bir cümle verin. Boğazımda istiflenmiş korkularımı katlasın. Bir cümle verin bana. Gözleri hiçbir kargaşaya maruz kalmamış nefeslerin önüne bırakayım. Hiç var olmamışların seslerine dağ olsun, yankılandığı geceye kucak olsun, hırslarda

Süreyya'nın Biri

Resim
Birine, nasılsın diye sormanın korkunç (!) ağırlığı altına, kelimenin en doğru anlamıyla, en son ne zaman girdiniz ? Sıfır çıkarla, sıfır takılmayla, en son ne zaman birinin gerçekten nasıl hissettiğini merak ettiniz ? Herkes, herkese rahatlıkla sorabiliyor bu soruyu değil mi ? Bu sorunun heybesinde kendisiyle birlikte getirdiği sorumlulukları farketmeksizin... Herkes herkese bu soruyu, ne kadar yüksek bir uçurumun kenarında olduğunu üstelemeksizin yöneltebiliyor. Nasılsın ? Nasılız ?... Tümünün gerçek cevabını gerçekten sahiplenmek isteyen kaç kişiden duydunuz bu soruyu ? 4 sene önce bugün, içinizden biri, içinizden birinin, sadece çok karanlık bir ortamda düz bir duvara bakıyor diye, aklına düştü. Düştüğü yerde kendisiyle birlikte "Derdi ne ?" Soruları da dolandı ayaklarına. Tam 4 sene önce bugün biri, birinin gerçekten 'nasıl olduğu' telaşına kapıldı... Merak edilen, sorumluluğu alınan, kendilerini gökyüzünün izleyicisi addetmiş Süreyyaların içinden, yer

Bir Kavşak Bir Saniye

Hayat boyu tıkalı kaldığımız o kadar çok nokta oluyor ki... Tıkalı kaldığımız o kadar çok sokak, o kadar çok cümle, o kadar çok kavşak.. o tıkanıklığın içinde, keşke bir saniye öncesine dönsek diyoruz. Aslında bütün hayatımız, o bir saniyenin içinde cereyan ediyor. Bütün kabullenmelerimiz, bütün nefes kesilmelerimiz, bütün reddedişlerimiz ve ciğerlerimizi başlarını kaldırmaları için son kez ikna etmeye uğraşmalarımız, tamamı o bir saniyede vuku buluyor işte... Çok şey kazanıyoruz o kavşaklarda veya çok şey kaybediyoruz. Kafanızda bir kararla, değişmemesi için kendinizden çok fazla taviz verip, çok fazla gülümsemeniz gereken bir kararla, o kavşaklardan birine girip, bir saniye sonrasında o keskin kararın parmak uçlarınızdan, kavrularak çatlamış asfaltların arasına damladığını görüyorsunuz. Ve bu damlayan şey asla yağmura benzemiyor. Asla o ihtiyacın yerini doldurmuyor. Ben de o kavşaktayım, bir başıma bekliyorum bir şeyleri. Maalesef duyuyorum, maalesef görüyorum her şeyi... Bazen