Kayıtlar

Kasım, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şâd

Perde aralıklarınızdan sızıp göz kapaklarınızı aydınlatan sabahın ilk ışıkları vuruyor odanıza. Akşamdan kalan birkaç eksiklik üzerinizde. Yerinizden doğrulup çıkıyorsunuz bir ceset gibi uzanıp kaldığınız yataktan. Perdeyi, yara içinde kalmış ve nasır tutmuş ellerinizle aralıyorsunuz. Odada bulunan bezmişlik kokusunu imhâ etmek adına pencereyi açıyorsunuz, ve yüzünüze vuran soğuklukla birlikte, artık uyanıksınız... Dışarıda, odanızdaki küflenmişlikten çok daha başka bir yaşam var. Çok daha başka kokular. Sanki bunca dizginliğe gömülüşünüz zerre kadar bünyenizi etkilememiş gibi gözlerinizi biraz daha sıkı kapatıp kirpiklerinizin göz çevrenize batma durumuna aldırış etmeden, geceden yağan yağmurun ortalıkta bıraktığı, kendi kimliği niteliğini taşıyan toprak kokusunu içinize çekiyorsunuz. O koku, yeşil eskitilmiş ve yıllanmış bir vazoda bir demet papatyayla içinizin cam kenarına yerleşiveriyor. Sonra, sabahın ilk saatleri olmasından ötürü bir rüzgâr yetişiyor uyanmışlığınıza. İnce b