Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cam Kenarı

Hepimizin sığındığı yerler vardır. Küçükken hele... Nasıl da güvende hissederdik kendimizi oralarda. Biz büyüdükçe ve zaman artık bize pek de sevimli olmayan yüzünü göstermeye başladıkça bir bir değişirdi sığınaklarımız. Günden güne farklılaşırdı. Kimi bir parkı tercih ederdi afyon diye, kimi bir otoyolu. Bazılarımız da bir cam kenarını. Ben, cam kenarını tercih edenlerdendim. Birkaç patırdı duydum mu sinerdim yatağımın en ucuna, kaldırır kafamı gökyüzünü izlerdim. Yazlık ve kışlık olmak üzere yılda 2 defa odamın düzeni değişirdi. Pencereye yakın olamadığım zamanlarda kendim, yatağımı ite ite   yerleştirirdim duvarın en dibine. Ne kadar dipte olursa, hatta ne kadar kaldırmaya uğraşırsam kafamı sanki o kadar iyi olacaktı her şey. Sanki o kadar mavi. Ve ben ne kadar düşersem oradan yansıyan ışık kaldıracaktı beni. O hisler içerisinde gecelerce uyuyabilecektim. Benim düşüncelerimden ziyade orayı özel kılan başka birçok sebep vardı. Mesela tüm iç çekişler hep bir cam kenarında gerçek

72. Sabah, 72.Güneş

Bir kitabın son sayfalarına denk düştü karşılaşma duygusunu tadışımız. Mayıs girişinde herşeyden bihaber nefes alışlarımız... aynı yollardan birbirimizden habersiz geçişlerimiz... Yıllar sonrası adına saatlerce sayfalar sıraladık. Ve yine, yıllar sonrası adına uzun uzun Hiç olmalar bıraktık. Azar azar arttı hissizlik dürtüsünün etkisizliği. Azar azar uzaklaştık bencilliklerimizden. Koca yok oluşlara adım attığımız saatlerde ilmek ilmek dualarla işledik  önümüzdeki kumaşa bir nebze hafifleyebilmek adına tüm sevinçlerimizi. Bizden çok uzakta, çok imkansız yerlerden aminler bulaştı ipliğimize. Şimdi seyretmek şuncacık adımla bu çapta bir gelişmeyi, tıpkı onlarca yıldızın kayışına bir göz değişinde rast gelmek gibi. Gökyüzünün yürüyüşüne denk geldim geçen onca uykusuz gecede. Meğer tüm adım atışlarımız bize yaklaşan şeyleri görebilmek çabası içine girişimizdenmiş. Gelişin öyle muazzam ve öyle kusursuzdu. Tüm yok oluşları yüreğinde toplayabilecek kadar zariftin. Böyle gecelerde, gök

Pinhan

Son bir gayret dedim. Haydi, kalk ve silkelen, son bir gayret... Gökyüzünün, en derin gecelerde duyurduğu seslenişinin diğer tüm gecelere ardı ardına yankılanışı için son bir nefes daha... Gelecek ile başlamak istedim bu gece. Kalemsiz kaldığım onca gece anısına... Bir geceden sonda diğer bin geceyi aynı heyecanla özlemek gibi işte geleceği özlemek. Kurduğumuz hayallerin yuvası mesela bu cümle. Cesaretsiz kalışlarımızdan ötürü atamadığımız adımların ismi, hiçbir zaman hiçbir saate denk düşüremediğimiz karşılaşma isteklerimizin yıkık hâli. Gelecek... üzerine onlarca hayat inşa ettiğimiz yegâne kavram... Geleceği özlemek, geceyi özlemek gibi. Maviye duyulan hasret, seni cayır cayır yakan ateş, biraz olsun sitem etmeyen yürek ve zerre titremeden dimdik kalem tutan ve yazan el. Ne bir adım atabilmek ne de yerinde sabitlenmek... İşte böyle böyle, yükü günden güne omuzlayan dolayısıyla azalan tüm kırgınlıklarım beni bu cümleye yönlendiriyor. İşte böyle böyle, raflarıma dizili, içi c