Pinhan

Son bir gayret dedim. Haydi, kalk ve silkelen, son bir gayret...
Gökyüzünün, en derin gecelerde duyurduğu seslenişinin diğer tüm gecelere ardı ardına yankılanışı için son bir nefes daha...

Gelecek ile başlamak istedim bu gece. Kalemsiz kaldığım onca gece anısına...

Bir geceden sonda diğer bin geceyi aynı heyecanla özlemek gibi işte geleceği özlemek. Kurduğumuz hayallerin yuvası mesela bu cümle. Cesaretsiz kalışlarımızdan ötürü atamadığımız adımların ismi, hiçbir zaman hiçbir saate denk düşüremediğimiz karşılaşma isteklerimizin yıkık hâli. Gelecek... üzerine onlarca hayat inşa ettiğimiz yegâne kavram...

Geleceği özlemek, geceyi özlemek gibi. Maviye duyulan hasret, seni cayır cayır yakan ateş, biraz olsun sitem etmeyen yürek ve zerre titremeden dimdik kalem tutan ve yazan el. Ne bir adım atabilmek ne de yerinde sabitlenmek...

İşte böyle böyle, yükü günden güne omuzlayan dolayısıyla azalan tüm kırgınlıklarım beni bu cümleye yönlendiriyor. İşte böyle böyle, raflarıma dizili, içi cam parçalarıyla dolu kavanozları uzaklaştırıyorum kendimden. Bu özlem içerisinde azalıyor depremlerim, bu özleme tâbi iken  mavinin her tonunu benimsedim.
Sızlanışlarım, açık kalmaya alışmış kapanmaya yüz tutuşunu garipseyen yaralarım, artık peşinden sürüklendiğim kopkoyu karanlıklar değil.
Şimdi, peşinden sürüklendiğim, yüreğimin alıştığı tek rengin her tonu. Ufak tevafuklar, minik gülümseyişler...

Geleceği her zerremle özlüyorum. Yalnız bir renge ait, farklı onlarca ton ile süslü ufak saksılarda yetiştiriyorum hayallerimi. Bir akşam üstü, kimine derdimi uzatmak için ilişiyorum, kimine sevincimi.  Bu şekilde onlarca akşam geçireceğiz. Bu şekilde, onlarca akşamda dinleyecek gökyüzü beni...

Bir gece yarısında, kaldırıp kafamı ince bir selam yayıyorum mavinin gece tonuna. Bütünlükten uzak, tamamen orantısız ve çevre içerisinde kayıtsızca. İnce, içinde hüznün sonuna yaklaşıldığını bilidiren birkaç ayrıntıya sahip hafif bir selam...
Bu selamın ulaşıp ulaşmadığı tedirginliğini yaşarken, içine hapsolduğum titremeler gibi işte,  geleceği özlemek.

Altı çizili bir kitabı, biri için yıllarca bekletmek, o kitabın Pinhan'a ulaşacağı günü her ayrıntısıyla ezberlemek, bu ezberi günden geceye taşırarak özlemek gibi.

En büyük umudumuzun, en büyük kırgınlığımızın ve en büyük uyuşukluğumuzun adı Gelecek...
İşte ben, en karamsar haliyle dahi özlüyorum geleceği. Etrafı kızaran, acıyışlarından onca yalvarışa rağmen kapanmayan bir çift gözün, uykuyu tüm içtenliğiyle özleyişi gibi. Özlemek duygusuna duyulan hasret gibi...

Özlemek, senin için ise değerli. Özlemek, bulutsuz bir gecede  göze çarpan ilk yıldız olmayı sürdürecek bir gelecek vehmediyorsa kıymetli.

İşte tüm bunlar, birkaç kelam uğruna olan tüm bu çırpınışlar bir nebze hafifletmek için omuzlardaki yükü, getirdiği sızıyı, can yakışı... bunlara katlanmak gibi, ağır ağır solumak, her nefesi her hücremde hissetmek, gökyüzünün kısa aralıklarla ciğerlerime dolması gibi. Her tarafı, tek dokunuşuyla yer ile bir edip seni es geçen şiddetli tüm rüzgarlardan kaçıp, sığınacak yer aramak gibi...

Azîzim, tüm siyahlıklar içinde, yine tüm heybetiyle boy gösteren maviliğinin, gece tonundaki gölgesi gibi bir defa gözümün, tüm serzenişlerine değip de kaçması, asaletine sığınması...
Vakitsiz ve mevsimsiz, adım adım geçmişimden beni sıyırıp da gelişin gibi.

Şimdi, geleceği özlemek, birkaç satır arasına sıkışmış, koca mutlulukları herkesten gizleyip de gülüşüne sığdırmak gibi.
Yere indirilmiş o bakışları aynı taşa aynı dakika sabitlemek ve o taşa aynı anda denk gelmek umuduyla tüm olmayışlara boyun bükmek gibi. İsimsiz kalan onlarca duyguyu ve kimsesizliğe gömülmüş binlerce kelimeyi sahiplenişin, uzaktan uzağa seyretmelerin gibi.

Her şeye denk gelen, ama birkaç cümleye de yenik düşebilen nice kırgınlıklar gibi Azîzim.

Böylesine, özlemi en derinlerde hissedilen şu yüreği kocaman ve serzenişleri uzunca olan kavramın son bulması mümkün müdür ? Dünyalık hangi son şu muntazamlığa hükmedebilir ki ? Sıradanlaşmaktan uzak nice hislerle sarılmış ve sarılmakta etrafı. Hangi yok oluş sonunu getirebilme kabiliyetine sahip ?
İşte, aynen özle Azîzim, aynen geceyi ve geleceği ezberlemek gibi hissettiklerimiz. Usul usul, yana yana, özleye özleye...

Bilinsin ki, köşe bucak alışmak dürtüsüne kapılmaktan kaçan yüreğim, alıştı şu yegâne rengin her tonuna, artık başka her şey gridir. Başka her şey duman...

Vesselam.

Yorumlar

  1. Zannımca her insanın biriktirdikleri ancak kalemiyle en sade hâline bürünüp gün ışığına çıkar ve senin gâyet doğal ve kendinden emin adımlarla süzülüyor kalemin kağıdının üzerinden. Yazdıklarınla içimdeki çocuğa hiç fark etmediği pencerelerin varlığını öğrettiğin için teşekkür ederim. Yazılarının tüm içtenliğinle devam etmesi dileğiyle... Vesselam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Arkadaş'a katılıyorum. Yazdıkların hiç bilmediğimiz pencerelerin varlıklarını öğretiyor

      Sil
    2. Teşekkür ederim böyle düşündüğünüz için. Birilerine ses olabilmek mutluluk verici bir başlıktır nazarımda. Yazılar, sustuklarımız oldukça devam edecektir...

      Sil
  2. What you have written has really touched me in my journey towards myself. The way you express your feelings is unique, as others pointed above. Keep up the good work.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dokuzun Öyküsü

Salt Bilmek Anatomisi

Şâd