Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yeryüzünden Siliniş

Canın acıyor mu senin de ? Yapamayacaksın gibi geliyor mu sana da ? Seni de çürütüyor mu bu yarış, bu hız ? Seni de götürüyor mü her saatte bir parçasıyla ? Ben yapamıyorum diye ağlamak istiyorum bu gece. Yoruldum diye, bırakamıyorum ama devam da edemiyorum diye, en çok da yerimde sayıyorum diye. Sen de ağlamak istiyor muydun sevgili yüreğim ? Gitmeden önce senin de yıkadılar mı böyle ruhunu ? Seni de yıprattılar mı ? Semtindeki bütün kapıları çalıp açılmasını beklerken senin de üzerine birer kilit daha vurmaktan öteye geçmemezlik ettiler mi ? Senin de sesin kısıldı mı gitmeden önce ? Avuçlarına bıraktılar mı alevleri ? Etrafını çevirdiler mi tel örgülerle ? Bu beden sana da dar geldi mi ? Göğüs kafesini parçalamak istedin mi sen de gitmeden önce ? Ben parçalamak istiyorum çünkü. Sığamıyorum bu kafese. Sığamıyorum etten bu duvara. Kısıtlı tutuyor sanki beni  çevreleyen ne olduğu belirsiz bu şey. Açamıyorum kollarımı, yükseltemiyorum sesimi. Düşemiyorum uçurumlardan ya da tırman

Her Şeyin Bir Hikâyesi Var

Gözlerini açtığında hiç uyanmak istemediği bir sabaha yetiştiğini anlamıştı. Böyle uyandığı her sabahtan ezberlemişti. Diğerleri gibi bu dakikalar da vazgeçilmişlik  ve çürümüş düşünce kokuyordu. Yapabileceği onlarca şeye rağmen o, cesedini yatağından kazımayı kendine görev edinmişti. Ve bu, yeryüzündeki bütün işkencelerin atasıydı. Yani insanın kendini her sabah aynı yerlerden toparlamaya çalışması ve çoktan yaşamayı bırakmış kesitlerini zarar görmüşlüğünden sonra daha da incitmemek adına birleştirmeye çalışması. Ne acı, bir cesedi incitmemek için adımların sessiz atılması. İşte bahsettiğim yer, bu solmuşluğun ve işkencelerin anavatanı. odası... Son bir gayret dedi yeniden, kafasında yankılanan bezmişliğe.  Son bir gayret, gökyüzünü biraz daha doldurabilmek için ciğerlerine. Dirsekleri üzerinde doğruldu. Eskimişliğinden ziyade yaralar almış çiçekli perdeyi araladı. Ve işte, penceresinden odasına sızmayı başarabilecek kadar kuvvetli, bulut işlemeli bir gökyüzünü yakaladı gözleri.

Çürük Uyku

Saf olmak ne demek insanlığa göre ? Sınırlarınızı ne kadar zorlayarak düşünüyorsunuz ? Saflığı ne olarak nitelendirdiğinize bağlayın bu kavramı ve genel bir bakış açısıyla varoluş renginiz olarak düşünmeyi deneyin. Yanlış hiçbir şey yapmayacak kadar düzgün biri mi saftır yoksa kaldırabileceği diğer her şeyden kat ve kat fazlasıyla karşılaşarak aslında bunların altında kalmış olmanın verdiği acıyla farklı yanlışlar yapmış olan biri mi ? Zannımca zarar görmüş kişilikler, dış etkenlerce parçalanmış ruhlar, yanlış ve toplumlarca belirlenmiş birbirinin aynısı ideolojilerin dışına çıkmamış, hor görülen hiçbir duruma adım atmamış olanlardan fazlasıyla saftır. Ancak gelin görün ki siz bu ruhları dışlamaktan ve ötekileştirmekten, damgalamaktan ve kendilerinden hasta sıfatıyla uzaklaştırmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz. Kişi de bu durumda kendisini potansiyel suçlu hissedip karakterini ve beraberinde duygularını tüm seslere kapalı hale getiriyor. Ve bir nevi kendi çöküşünün altına imzas

Salt Bilmek Anatomisi

Düşüyorsunuz ya hani birbirinizi yok etme ve altta bırakma çabalarına. Kendinizi bıraktığınız şu bilmek kavramı size ne sağlıyor ? Nasıl yardımı oluyor ? Hani herkes çok şey bilmenin avantajlı dünyasından bahsediyorken siz neresinde olmak istiyorsunuz o dünyanın ? Hiç anlayamadım ben insanların girdiği bu yarışı. Çok şey bilmek, yani her mekânda doluymuşsunuz gibi her konuya konuşmalarınızla dalabilmek durumunuz sizi sadece ölüme götürür. Bu kadar kesin, keskin, kararlı... Samimiyeti arttırmak gerekiyor bu noktada. İnce duyularınızı kırmak istemezdim ancak bir tokattan daha hallice çarpılması gerekiyor bunların herkesten sakladığınız diğer onlarca yüzünüze. Şâyet uğruna savaştığınız ve savaşmakta olduğunuz bir yangınınız yoksa yahut bir derinliğiniz, bildiğiniz hiçbir şey size gece gözlerinizi kapattığınızda içinizin neden acıdığını tasvir edemeyecek. Ya da yine hiçbir şey içinizde demet demet toparlanmış ve birbirine karışmış çığlıkları kocaman, kapkara bir deftere neden geçirme