İncitmeyin !

Uğraşırsınız. Herkesten bağımsız, yalnız bir kişiye de olsa inanma çabalarına girişirsiniz.
Ancak her deneyişinizde, kesikleri dolayısıyla kanayan dizinize her yara bandı vuruşunuzda, kaçacak yer bulamayınca evinizin balkonuna çıkıp sessiz sessiz içinize her ağladığınızda ve nefes bildikleriniz sizi yavaş yavaş kırmaya başladıklarında, anlayacaksınız ne kadar uğraştığınızı.

Bu uğraşıların her birinin yükü katlana katlana eklenecek ömrünüze. Daha ağır güleceksiniz mesela, eğer fiilen etkisini arayışlara girişirseniz. Daha uzun bakacaksınız daldığınız yerlere. Eskiden düşündüğünüz şeylerden çok daha farklı olacak şimdi düşündükleriniz, daha yorgun olacaksınız hiçbir şey yapmamış olmanıza rağmen. Öylece bir durakta saatlerce bekleyecek ya da bir otobüste ineceğiniz durağı defalarca kaçıracaksınız.

Eskisi gibi olmayacak hiçbir şey siz yorulduğunuzu hissettiğinizde. Eskisi kadar güçlü bakamayacaksınız etrafa. Bir darbeyi aldıktan sonra yeniden doğrulabilirsiniz ancak bu sizin 3.yıkılışınızı bile geçti. Muhtemeldir ki toparlanmış olarak yürüyemeyeceksiniz bir daha tüm insanlığa.

Eskisi kadar uzun konuşmalar da yapamayacaksınız. Herkeste bir ciddiyet ve hakikat eksikliği hissedeceksiniz. Çünkü tüm heves ve kelimelerinizi inanmak istedikleriniz uğruna harcamış olacaksınız bunlara denk düştüğünüzde. Yüksek bir ihtimaldir ki yanınızda kimse olmayacaktır, ya da sadece bir kişi nefes almanıza yardım edecek konumdadır ve siz de ona muhtaçsınızdır. O sizi anlar ancak siz ona ağlayamazsınız.

Herşeye aynı tepkilerle yaklaşacaksınız. Tepkileriniz dahî stabilleşecek. Ölmüş bir böceğe yaklaşımınızla çürümüş hayal kırıklıklarınıza yürüyüşünüz aynı hissizliklerle olacak. Ufak bir pencere açık kalacak yalnızca, gönlünüzdeki yara bere içinde, her yerinden karartı akan ama manzarası tertemiz başka bir yüreğe karşı olan müstakil evin, çatı katı odasına ait pencerenin sol tarafındaki kanattan alacaksınız temiz havayı.

Baharı artık sizi saran neşeden değil o kanattan sızan kokudan anlayacaksınız. Yazın geldiğini terleten güneşten değil, 4 duvarın yaptığı baskıdan anımsayacaksınız. Kışı camın altındaki ısıtıcılardan çok uzaktayken, bir sokağın başında ya da açık bir kapının önünde hissedeceksiniz.
Mevsimler sırasını kaybetmeden gelip geçse de siz tüm düzeninizi kaybettiniz, bunun bilinciyle her sabah aralayacaksınız gözlerinizi...

Sadece bir gecede, evet tam bir gecede vazgeçeceksiniz herşeyinizden. İstemeden, elinizden gelen tüm çabayı sarfettikten sonra öylece titreyen dizlerinizle, yara bandı bulamadan yaralarınızın açıktan açığa sızlamasına izin vererek.

Vazgeçeceksiniz. Evinizden, odanızdan, kaleminizden, kendinizden...

Nefesinizden de vazgeçmek isteyeceksiniz ancak sizi hiç kırmayan biri duracak bu sefer de karşınızda. Onu ezip geçemeyeceksiniz işte. Onu bırakamayacaksınız kendinizden geride. Ona sığınacaksınız. İnanabileceğiniz her şeyi kaybettikten sonra, elinizdeki her şeyden de vazgeçip, size o yükleri taşımanız üzere bölüşme teklif edip omuz olan tınıyı es geçemeyeceksiniz.

Tüm hırçınlığınız, beslediğiniz tüm kin, içinde boğulmak üzere olduğunuz tüm gözyaşlarınız onda dizginlenecek. Yalnızca o kalacak belkide herşeyden geride. Siz herşeyden vazgeçmeyi göze almış gidiyorken o bırakmayacak sizi.

İnanacak gücünüz kalmamışken, o yorgunlukla yaslanacaksınız size ikinci bir ev olan varlığa. Gözleriniz, en çok ağladığınız gecenin ardından hiç ağrımamış gibi birikmiş bir kötülükle ağrıyacak. Ağırlaştıkça ağırlaşacak. Yarısı kapanacak ve siz kirpiklerinizin ardından bakacaksınız yaslandığınız yerden bulunduğunuz yere. Nefes alışlarınız öfkeden hızlanmışken yavaş yavaş düşürecek seviyesini. Öyle ki, anlaşılmayacak bile o nefesi alıp almadığınız.

Ve yaslandığınız o yerden gözlerinizi yumduğunuzda, kaybettiğiniz başka bir şeyin rüyasına girmiş olacaksınız. Bedenen oluşturduğunuz ve oluşturulan yaralar kapansa da, ruhunuzda açılmış olan delikleri kapatamayacaksınız.

Bile bile, uyumaya devam edeceksiniz. İncineceksiniz. Boğazınız hep aynı acıyla tıkanacak ve siz hep inanmak kelimesiyle zıt bir yaşam süreceksiniz. Aynı şehir içerisinde size o yetiyi kaybettirenlerle aynı havayı soluyacak ve her gün aynı caddeleri paylaşacaksınız.

Siz artık iyileşmeye çalıştıkça hep yeni bir yara aldığınızı vuracak bandınız kalmadığında anlayacaksınız.

Dilerim, dünyada hiç kimse o bandın yoksulluğuna düşmez. Ve dilerim kimse bu bandın yoksulluğunu çekecek kadar yara sahibi olmaz.

İnanmak kaybedildiğinde yeniden onarılabilecek bir boşluk yaratmaz. Öylece çekip gider bomboş kalır yeri. İnsanların elinden almayın bu duyguyu. Katılaştırmayın insanların renk renk bakan gözlerini, merhametsizleştirmeyin.


Zarif birkaç "incelik yapın artık, kimseyi incitmeyin..."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dokuzun Öyküsü

Salt Bilmek Anatomisi

Şâd