Değişmeyen Şeyler Var

Bir iz var kalpte. Her görmek isteyene apaçık gösteremiyor kendini. Bir iz var kalpte. Sesi dünyadaki tüm şarkılara kaynak oluyor.

Büyüyor o iz. Geçen her saatte katlanıyor. Birkaç çıkmaza gömülmüşken birkaç cümlesiyle gözlerinize dokunuyor. Kapkaranlık bir yerde bir başınızayken tutacağınız el, uzun bir koşudan sonra soluk soluğa kalmışken size yetişen nefes oluyor.

Onca dua ve onca hüzün bir bir süzülüyor birkaç satıra. Önceki gece toparlanamıyorum diye hıçkıra hıçkıra ağlayışınızı selamlarken bu gece sevinçten uyuyamayacağınıza sebebiyet veriyor kısa birkaç kelime.

Çıkmazı olmayan sokaklara sürüklenişinizi durdurmak adına her zorluktan bir parça çalıyor. Birleştire birleştire, uyuştura uyuştura ulaşıyor.

Mesela kısa bi ses değiyor sesinize. Ne Baharda ne de Kışta vardır o dizginlik. Böyle sonsuz elemlerden sizi sıyırmaya gelmiş sonsuz beyazlıklar gibi. Tavanı daha farklı izliyorsunuz bu gece birde. Korku ve endişelerden çok birkaç dakikalık mutlulukları hesaplıyorsunuz.

Tabi ki 'sanırım'lar içerisindeyken değişmiyor bazı şeyler asla.

Mesela iç çekişler hep aynı kalıyor. Bomboş düşüncelerle sadece sokak aydınlatmalarından sızan ışığı kabullenmiş karanlık  sayılacak bir oda içerisinde cam kenarına sığınışınız hele...

Siz o sokak lambasını yakamoz diye izleye izleye uyuyorsunuz . Gözleriniz hâlâ yanıyor bunların yanında. Kapatmak için sarfettiğiniz en ufak çabada sanki milyonlarca diken aynı anda batıp çıkırılıyor gözlerinize.

Kısa zaman zarfları adına yapılabilecek en kötü tasvirler hâlâ aynı defterde duruyor bej bir dolabın kilitli bölmesinde. O dolaba hiç yaklaşamıyor oluşunuz da değişmiyor..

Yürüyüşleriniz de aynı kalıyor. Donuk hareketlerle insanlara konuşmanız mesela, garip karşılanıyor. Siz gülüyorsunuz o birkaç satırdan sonra ancak çevrenin size bakışı hiç değişmiyor. Yavaştan kaybediyorsunuz kendinize duyduğunuz sonsuz güveni. Bir kaynağa ihtiyaç duyuyorsunuz ve ulaşamıyorsunuz. Böyleyken işte durumlar bazı şeyler, hep aynı kalıyor.

Anneniz her zaman gösterdiği merhametten daha fazlasıyla ilişiyor yanınıza her surat asışınızdaki gibi. Bu davranış hiç değişmiyor mesela.  Saat kaç olursa olsun dizleri hep uzanıp halıya işlenmiş motifleri bir bir incelemeniz ve o incelemeler içerisine iniltilerinizi serpiştirmeniz için size ayrılmıştır. Çekine çekine sinersiniz bir köşesine. Bir okşar başınızı, bir de bakar hafif hafif, ' ne oluyor ?' demesiyle döküverirsiniz ortalığa her şeyinizi.

Ortalık darma duman artık. Dağınık...
Anne bu, dayanılmıyor hani...

Boş kalan vakti bir şeylere armağan etmek adına hemen koleksiyonlara koşarsınız. Tablolar, puzzle birikmişleri, çizimler, kalemler ve defterler. Hepsiyle uzun uzun ilgilendiğiniz halde gün hiç kısalmaz. Bir yer hep boşluktadır yani. Orası hiç doldurulamaz.

Mesela daha çok dağılmışsınızdır ve daha çok ihtiyacınız vardır belirli tonlara. Toparlanmak kelimesinden sizi kaçıracak birkaç cümleye daha. Hep ihtiyaç duyarsınız ve bu duyumsamanız da hiç değişmez hep aynı sızıyla bekler kapınızda.

Söyledim ya hiç değişmeyen şeyler vardır bu durumlarda. Sorununuz ya da sevinciniz, her ne olursa olsun bu saatlerin tamamen seçici davranarak  size morarmış gözaltlarıyla uykusuzluğu hediye edişi gibi.

Bu hiç değişmedi benim hayatımda. Hiç aksamadı ve duraksamaktan kilometrelerce uzaklara taşındı.

Hep birşeylerin çıkmazında ve hep birşeylerin içimizi işgaliyle, debelendik durduk.

Şimdi hareket etmek, yıkılışlar altına atılan soluk imzaların üzerini çizmek ve yarını beklemek zamanı...

Kısık kısık nefeslerle ve kesilmeyen baş ağrılarıyla.

Tek parçayı beklemek zamanı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dokuzun Öyküsü

Salt Bilmek Anatomisi

Şâd