Behengâm

Korkmayacaksın. Yıpratmaktan da, yıpratılmaktan da korkmayacaksın !

Daha çok üzerine gelecekler senin. İçinde yaşayıp çevreye sezdirmemek uğruna kendi derinliklerinde devam ettirmeye çalıştığın hislerin daha çok üzecek seni. Sıkıntılara düşeceksin.

Umudun günden güne azalacak belki. Birşeylerin karşılığını alamadığını düşünüp başın, bir hayal  kırıklığı taşıyormuşçasına eğik gezeceksin...

Dik dur!

Bunlar en iyi günlerimiz için birer basamaktır. Dik dur ve gökyüzünden sana süzülen maviliği selamla.

Mavinin her tonu senin için seçilmiş...

Yüreğinin keşfettiği yeni yerlerde, içini acıdan titretecek ve hep bir vedayı andıracak cümleler bulacaksın. Sarsıntısı ses tonuna yansıyacak.

Ses tonun, sessizlikler ülkesinin en bilinmeyeni kadar sakinleştirici.

Keşfetmek adına yola çıkacağın şu ülkede ne kadar az duyuluyorsa o ses o kadar değerli...

Bu ülkeye adım atmak çok zordur.
Yedi kat, her biri renkli ve kilitli kapılar ile örtülüdür girişleri.  Bir kapıyı açtığın zaman, öbürü dikilecek karşına. Tükene tükene açacaksın tüm kapıları.

Sabırla, zamanla...

Sayılarının sınırlı olduğunu bildiğin kapıları açmaya karar verdiğin vakit, beyninde yankılansın şu sözler...

Bir gün son anahtar elinde olacak. Ve o anahtar ile kapının kilidini çevirdiğin an göreceksin, tüm zahmet ve hüzünlerinin o kapı ardındaki bahçeye ekilen birer tohum olduğunu...

Bir bir anlatılacak sana her bir tohumun şu yeni keşfettiğin bahçeye nasıl ekildiği. Toprağın, tohumlar üzerine nasıl dikkatli ve düzenli serpiştirildiği.

Fakat, unutma!

İlk anahtarı avuçlarına değdirdin mi, geri dönmek olmaz. Tereddüt edip de sendelemek yakışmaz. Bir defa eline aldıysan o anahtarı, önceden gördüğün ve bundan sonra görebileceğin her şeyden farklı olduğunu bilmelisin.

Daha önce hiç açmadığın kapılar açacağını, ve hiç uğraşmak istemeyeceğin zorluklara uzandığını da...

Çok yorulacaksın ve çok suçlanacaksın...

Fakat tüm fırtınalardan sonra, bir sabah, gökyüzünün ucsuz bucaksız maviliğinin verdiği sonsuzluk hissiyle uyanacağına inan...
Öyle bir teslim ol ki şu inanca, karşına değil yedi, binlercesini dizseler o kapıların, yine de açmaktan vazgeçme.
 O ülke içerisinde nâmı yayıldıkça yayılan bahçeyi görmek uğruna. Bahçeye ekilenlerin kokusunu ezberlemek ve her yanını saatlerce sonsuz derinliklerde izleyebilmek umudu için...

Dik dur!
Yıldırmasın seni çalkantılı mevsimlerin düzensiz yağmurları.

Bu kapılar, hemen açılsın isteyip sabırsız davranışlar sonucu zorlayarak aralanmaz. Kendi sınırlarını zorlayacaksın bu kapıların her biri için. Her bir anahtar için, çok uzun bekleyeceksin.

Öyle bir bekle ki,
vakit geldiğinde bu bekleyişin büyüsünden kurtulman dahî zaman alsın.
Öyle bir zorluğa tâbi tut ki sabrını ve yüreğinin sınırlarını, sonuca vardığında sevinç dolsun gözlerinin içine...

Öyle ansızın olacak ki bir sabah bahsini ettiğim uyanışın, mutluluk akacaktır şüphesiz gözlerimden.
Gökyüzünün himayesinde olan tüm sonsuzluk ellerimize verilmişçesine...

Tüm kapılar aralanmışken, tüm kırgınlıklarımızın yarattığı o koca boşluklar her anahtar çevirişinde gelen seslerle dolup kapanmışken...

Şimdi, şu dakika bir adım atmalısın...

Böyle eşsiz bir sabaha ansızın uyanmak için, tüm kapıları sabırla ve istekle ucunda ihtimaller dahilinde mutsuzluk varken bile  açmaya çalışmak mı,
bu sıkıntı ve zahmetlere katlanmayı göze alamadan diğer tüm sıradan sabahların boşluğu içinde boğulmak mı ?...

Vesselam...

Yorumlar

  1. Bir haykırma biçimidir yazmak .. Kelimelere sığınmak , yalnızlığını gidermenin diğer adıysa şayet , yüreğindeki seslerin okuyucuya ulaşması ne büyük nimet ... Yüreğine , kalemine sağlık ... Yolun hep aydınlık olsun ..

    YanıtlaSil
  2. benim güzel dostum, kalemine sağlık. çok beğendim, umarım aynı renkle devam edersin...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dokuzun Öyküsü

Salt Bilmek Anatomisi

Şâd