Ölüm Gibi Sessiz

Arkanı dönüyorsun. Bu sefer tamam, bitti her şey. Sona erdi tüm çığlıklar, yüreğinin duvarlarını kazıdıkça kanayan tırnaklar. Karanlıkta durmadan yer değiştiren insan portreleri. Bitti tüm suskunluklar ve titreyişler diyorsun. Kafanı kaldırıyorsun elinden geldiğince tadını çıkararak. Yavaş yavaş ve sindire sindire kokusunu maviliğin.

Gökyüzü olabildiği kadar tek renk ve beyaz bulutlarla kaplı. Kim istemez ki böyle bir dünyayı. Gökyüzünü ciğerlerine doldurmayı...    
Elini uzatıyorsun o kudretli maviliğin, ihtişamlı bir ölümü andıran sessizliğine. Elini uzatıyorsun.

Ve birden yerle bir oluyor her şey. Tüm ortada kalmışlıklarından kurtulduğunu sandığın sırada bir yenisi yapışıyor yakana. Anlıyorsun, yine bitmiyor. Bir hafıza kaybının ve bir kayboluşun şuan için ne muazzam bir şey olabileceğini geçiriyorsun aklından...

Bir ses, bir olay, birkaç sözcük. Nasıl bu denli şiddetli bir boşluk yaratır diye saatlerce içinden çıkmaya çalışıyorsun o kararsızlığın ve kül rengi ruh hallerinin.

Adımın bir ileri olsa kurtulacakmışsın gibi heyecanlı, bir  geri olsa yok olacakmışçasına ürkütücü. Tüm bu olasılıklar sıralanırken ardı ardına gecelerin...

Bir tevafuk yankılanıyor hazırlıksız olduğun bir anda.

Böyle karanlık bir zindanı ziyarete gelir mi? diye düşünmekten alamıyorsun kendini. Böylesine kararmış ve hırslanmış bir zindanı aydınlatabilir mi ?
Onca hayal, bir gece duasından sonra hemen somutlaşarak kendini gösterebilir mi ?

Bir adım ileri atsan tevafuğun kaybolmasından ve bir daha rastlaşamamaktan korkarsın. Bir adım geri atsan zifiri bir karartıya - henüz kurtulmuşken-  yeniden yenilmekten çekinirsin...

Şimdi nasıl çıkacak şu gelgitleri yaşadığın gecelerde verdiğin kararlar ağzından ? Nasıl hevesle  ve çivilenmişçesine yere dimdik durarak bakacaksın etrafına?

Bir serinlik iste önce. Bir sakinlik...

Güneşli ve aynı zamanda ılık rüzgarlı bir mayıs gününde elini uzat yine.

Değişmezse birden dünya, arkanı dön.

Dön ve gökyüzünün ihtişamlı sessizliğini selamla. Son bir gayretle uzat ellerini. Bir yok oluş daha olmayacak.

Bu bitişlerin ve bitirilmişlerin en güzel bestesi. Bir rüyaya dalar gibi dal içine o ihtişamın. Hiç uyanmayı arzulamadan bekle uzunca bir müddet.

Uyandığında hâla aynıysa dünya, zifiri bir karartıya yenilmemişsen, senin için ortaya konan melodiyi mırıldan.

İçinde kendini bulamasan bile,  birgün bir satır arasında ya da bir sayfa sonunda bulacağın umuduyla senin için herkesten ayrılmış köşelere bırakılan yazıları oku...

Uzunca bekle duraklarda. Bir an için aynı havayı solumak uğruna.

Ve en önemlisi, ellerine ve kalbine hayal etmeyi öğret.
Birgün kapanırsa tüm defterler, ve yerle bir olursa kelimeler. Tüm rengini yitirirse yaşam daima dursun aklında.

Gerçekleşir belki bir durakta, bir bankta, yine, yeni bir yazının son paragrafında, bir hayalde, bir marşta ya da bir gece duasında...

Vesselam...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dokuzun Öyküsü

Salt Bilmek Anatomisi

Şâd